NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ ح
و حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مُحَمَّدِ
بْنِ إِسْحَقَ
الْأَذْرَمِيُّ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ الرَّحْمَنِ
بْنُ
مَهْدِيٍّ
عَنْ مَالِكٍ
عَنْ عَبْدِ
رَبِّهِ بْنِ
سَعِيدٍ عَنْ
أَبِي بَكْرِ
بْنِ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ الْحَارِثِ
بْنِ هِشَامٍ
عَنْ
عَائِشَةَ
وَأُمِّ
سَلَمَةَ زَوْجَيْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنَّهُمَا
قَالَتَا
كَانَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
يُصْبِحُ
جُنُبًا
قَالَ عَبْدُ
اللَّهِ
الْأَذْرَمِيُّ
فِي
حَدِيثِهِ
فِي رَمَضَانَ
مِنْ جِمَاعٍ
غَيْرِ
احْتِلَامٍ
ثُمَّ
يَصُومُ قَالَ
أَبُو دَاوُد
وَمَا
أَقَلَّ مَنْ
يَقُولُ
هَذِهِ
الْكَلِمَةَ
يَعْنِي
يُصْبِحُ جُنُبًا
فِي
رَمَضَانَ
وَإِنَّمَا
الْحَدِيثُ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
كَانَ
يُصْبِحُ
جُنُبًا وَهُوَ
صَائِمٌ
Nebi (s.a.v.)'in
hanımları, Aişe ve Ümmü Seleme (r.anha)'dan; demişlerdir ki:
Rasûlullah (s.a.v.)
-Abdullah el-Ezremî'nin hadîsine gö're-
"Ramazanda"
ihtilâm'dan değil, cinsî temâsdan dolayı cünüb olarak sabahlar, sonra oruç
tutardı.
Ebû Dâvud dedi ki:
"Bunu yâni "Ramazanda cünüb olarak sabahlardı" sözünü söyleyen
ne kadar da azdır. Hadîs aslında; "Rasûluilah (s.a.v.) oruçlu olduğu halde
cünüp olarak sabahlardı/' şeklindedir. [: Bu ilâve bazı nüshalarda mevcut
değildir.]
İzah:
Buhârî, savm; Müslim,
sıyâm; Nesâî, tahâre; İbn Mâce, sıyâm; Muvatta, sıyâm
Musannif hadîsi, hem
Ka'nebî'den hem de Abdullah el-Ezremî'den işitmiştİr. Metindeki
"Ramazanda" kaydı, Ka'nebî'nin rivayetinde yoktur.
Hadîsin Buhârî'deki
rivayeti şu mânaya gelecek şekildedir: "Rasûlullah (s.a.v.) ailesine
temasından dolayı cünüb-ken, fecir doğar, sonra gusleder ve yıkanırdı."
Nesâî'deki rivayete
göre Ümmü Seleme (r.anhâ) şöyle demiştir: "Rasûlullah (s.a.v.) bana
temâsdan dolayı cünüp olarak sabahlar, oruç tutar ve bana da tutmamı emrederdi."
Hz. Peygamber'in
kendisine gusûl gerekli olduğu halde sabahlamasından maksat, fecrin doğduğu
vakte, kadar guslünü geciktirmesidir. Güneşin doğmasına kadar değil, çünkü
onun sabah namazım geçirmesi düşünülemez.
Haberde, Rasûlullah'ın cünüb
olarak sabahlamasının, ihtilâmdan dolayı değil, hanımı ile temâsdan dolayı
olduğu açıkça ifâde edilmiştir. Bu ifâde bize iki konuyu açıklamaktadır:
a. İhtilâm, şeytandan
dolayı olur. Hz. Peygamber'e ise, şeytan yaklaşamaz. Ancak, uykuda görülen herhangi
bir rüyadan dolayı men'înin gelmesi, Peygamberler için de mümkündür.
b. Cinsî temas kasdî
bir davramşdır. îhtilâm ise, insanın elinde olan bir şey değildir. Hadîste Hz.
Peygamber'in, kendi kasdı ile cünüp olduğu halde sabahlayıp, oruca devam ettiği
bildiriliyor. Öyleyse kasde dayanmayarak ihtilâm olmaktan dolayı cünüb olan
kişi de tereddütsüz orucuna devam edebilir. Ancak şunu unutmamalıdır;
Rasûlullah'ın bu teması, orucun vakti girmeden (imsakten) önce vuku'
bulmuştur.
Hadîs-i şerîf hüküm
yönünden; geceyi cünüp olarak geçirmenin orucun sıhhatine manî olmadığını
ortaya koymaktadır. Bu hüküm cünüblüğün cinsî temâsdan veya ihtilâmdan olması,
orucun farz veya nafile olması hallerini kapsar. Güslün fecirden önce veya
sonra olması da hükmü değiştirmez. Çünkü Hz. Peygamber'in ümmetine cevazı
belirtmek için yaptığı bu hareket bütün bu ihtimâlleri içine almaktadır.
Ulemânın cumhurunun
görüşü böyledir. Nevevî bu konuda icma' olduğunu naklederken, İbn Dakîk el-îd,
bunun icmâ' veya icmâ' gibi olduğunu söyler. Tavus, Urve b. ez-Zübeyr ve
İbrahim en-Nehâî, cünüp olarak sabahlandığı takdirde orucun sahîh olması için,
fecirden önce yıkanmayı şart koşarlar. Bunlara göre kasden guslün
geciktirilmesi halinde oruç sahîh olmaz. Yine İbrahim en-Nehâî ve Hasen el-Basrî'den
cünüp olarak sabahlamanın nafile oruçlara zarar vermemekle beraber, farz
oruçların sıhhatine manî olduğu görüşü nakledilmiştir. Zahirîlerden İbn Hazm
da, cünüp olarak sabahlayan kişi güneş doğmadan gusledip namazım kılarsa orucu
sahîh, bunu yapmazsa sahîh değildir, der. Salim b. Abdillah ve Atâ b. Ebî
Rebah'tan da cünüp olarak sabahlanması durumunda, oruca devam edileceği ancak
sonra da kazasının gerektiği fikrinde oldukları rivayet edilmiştir.
Cumhura muhalif olarak
serdedilen bu görüşlerin sağlam bir dayanağı mevcut değildir. Gerçi bunlar,
Ebû Hureyre'den gelen şu rivayete dayanırlar: Rasûlullah (s.a.v.), "Her
kim cünüp olarak sabahlarsa, artık onun için oruç yoktur." buyurmuştur.
Hadîsin Ahmed ve Hâkim'deki rivayeti de şu şekildedir: "Sabah namazı için
ezan okunduğu anda, biriniz cünüp-se artık onun için oruç tutamaz." Ancak
cumhur, Ebû Hureyre'nin bu rivayetinin Hz. Aişe hadîsiyle neshedildiğini
söyler.
"Oruç (ramazan)
gecesi hanımlarınıza yaklaşmanız size helâl kılınmıştır."[Bakara 187.] âyeti
de nesh görüşünü takviye etmektedir. Çünkü bu âyet gecenin hepsinde, temasın
caiz olduğunu gösteriyor. Fecrin doğumuna çok yakın olan bölüm de gecedir,
dolayısıyla oruçlu için cinsî temasın caîz olduğu zamandır. Bu esnada cinsî
temâsda bulunan kişi zarurî olarak, cünüp olarak sabah vaktine girmiş
olacaktır.
Ayrıca Müslim ve
Beyhâkî de de İbn Cüreyc kanalıyla gelen bir rivayette, Ebû Hureyre'nin, eski
görüşten döndüğü ve o rivayeti bizzat Hz. Peygamber'den değil, Fazl b.
el-Abbas'dan duyduğunu söylediği rivayet edilmiştir.
Ebû Hureyre hadîsinin
mensûh olmadığı düşünülse bile, Hz. Aişe ve ÜmmüSeleme(r.anhümâ)'den gelen
üzerinde durduğumuz hadîs daha ter-cîhe şayandır. Çünkü ailevî bir konuda,
Rasûlüllah'm iki hanımının haberi, bir sahâbînin haberinden daha çok kabule
şayandır.
Aklen de cünüp olarak
sabahlamanın oruca manî' olmadığı ortaya çıkar çünkü gusle sebep menînin
gelmesidir. Gusletmekte boğaza su kaçmadıktan sonra orucu bozmaz. Nitekim,
oruçlu iken gündüz ihtîlâm olan kişiye güsûl gerektiği halde, orucu ittifakla
bozulmaz.